Uzun süredir Fransa’dan temin edilen Rafale uçaklarının
yanında, tedariği planlı Belharra sınıfı fırkateynler ve alımı beklenen Gowind
sınıfı korvetlerin oluşturduğu pozitif ortamın keyfini süren Yunanistan,
Türkiye’den İnsansız Sistemler hakkında gelen son haberlerden rahatsız olmuşa
benziyor.
Gün içinde ARES ve METEKSAN tarafından yapılan açıklamalarda,
ULAQ Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) platformunun 12.7 mm atış testlerinin de
başarı ile yapıldığı bildirildi. Aslında harekât sahasında tek başına çok büyük
etki oluşturmayacak bu gelişme, devam eden sürece yönelik Yunanistan’da yapılan
gelecek projeksiyonlarında yankı buldu.
Özellikle, SİDA’lara yeni sistemlerin entegre edilmesine
yönelik gayretlerin devam ettiğinin belirtilmesi, bu platformların ileride gelebileceği
noktaya ilişkin olarak, “tedirgin edici” yeni değerlendirmeler doğurdu.
İlk adımlarda keşif gözetleme, asimetrik harp, kuvvet koruma
ve liman savunma gibi kıyıya dayalı görev envanteri odağında geliştirilmeye başlanan İDA/SİDA ailelerinin, ilerleyen gelişim adımlarında daha
büyük boyutlarıyla yeni silah ve sensör setlerine kavuşmasının beklendiği sıkça dile getiriliyor.
Bu noktada dengeleri değiştirebilecek ana kırılım, SİDA’ların
vuruş güçlerinin güdümlü mermilerle dramatik şekilde artışı, görev gruplarıyla
entegrasyonu ve sarf edilebilir suüstü unsurlarının güdümlü mermi platformu
olarak kullanılabilecek olması.
Aslında geçtiğimiz yıl Denizkurdu-21 tatbikatında iki adet
Cirit füzesi ateşleyen ULAQ’ın bu başarısı, kademeli şekilde artan SİDA
gelişiminin evrilebileceği potansiyel kadar dikkat çekmemişti.
Günümüzde üç boyutlu çizimlerle desteklenen SİDA yol haritalarında
verilen ipuçları, bu platformların Atmaca boyutunda güdümlü mermi taşıyabilecek
boyuta gelmeleri durumunda, milyarlarca avroluk silahlanma paketlerini ciddi
şekilde sorgulanır duruma düşürebileceğini gösteriyor.
Yunanistan’ın savunma bloglarında çokça tartışılan bu
ihtimal, sözleşmesi Ocak ayında imzalanması beklenen Belharra sevincini biraz
olsun gölgelemişe benziyor. Gerçekten de ne kadar gelişmiş olursa olsun, klasik
suüstü platformlarının insansız sistemlerle angajmanında, kazanan ve kaybeden
tarafı belirleyen kurallar yeniden tanımlanmak durumunda kalınacak. Bunun en
güzel örneğini, geçtiğimiz yıllarda SİDA ile benzer şekilde başlamış ve son
derece önemli yol kat etmiş olan SİHA/İHA’larda görmek mümkün. Günümüzde halen
silah kaybetmek ve insan kaybetmek arasındaki matematik netlik kazanmış değil.
Yunanistan’a 3 milyar avroya mal olacak üç adet fırkateynin,
sarf edilebilir platformların hedefi olma ihtimali bile ciddi bir caydırıcılık
içeriyor. Özellikle açık denizde bu şekilde bir angajmana girilmek durumunda
kalındığında, kaç tane SİDA kaybedildiğine bakılmaksızın, insan hayatının da
dahil olduğu fırkateyn boyutunda bir gemi kaybının çok daha ağır bir psikolojik
etki yaratması kaçınılmaz.
Esasen lançer ile birlikte ağırlığı bir tonu geçen Atmaca
gibi güdümlü mermilerin entegre edilebilmesi için, SİDA platformlarının mevcuttan
çok daha fazla büyümesine ihtiyaç var. Bununla birlikte, boyutların bu derece artması
durumunda halen en büyük kısıtlardan olan iletişim menzilleri ve otonom seyir
sistemlerinin de geliştirilmesi şart. Harekât ortamında uydu haberleşmesinin
kısıtlı kullanım imkânı göz önüne alındığında, uzun menzilli ve kesintisiz
iletişimin elde edilebilmesi için birden fazla kanalı içeren iletişim alt
yapısı ile birlikte mevcut insanlı platformlarla ortak bir komuta kontrol çevrimi
de geliştirilmek durumunda kalınacak.
Gidilecek yol ne kadar uzak ve zorlu olursa olsun, yol
haritasının belirlenmiş ve kilometre taşlarının ciddi analizlere konu olması,
doğru yolda olmanın en açık ifadesi olsa gerek.
0 Yorumlar