Gelecek: Büyük İnsansız Deniz Araçları
Türk Savunma Sanayi tarafından İnsansız Hava Aracı (İHA)
alanında elde edilen gelişim ve bu alanda yakalanan inisiyatif, deniz alanında
henüz arzu edilen seviyede yansımış değildir. Her ne kadar son dönemde ULAQ
veya ALBATROS-S gibi sistemler, insansız platformların gelişim sürecinde deniz
kapısını aralamış olsa da hava araçlarının ulaştığı birikim ve saha tecrübesini
yakalaması ciddi kaynak, gayret ve zaman gerektirecektir.
İnsansız deniz sistemleri söz konusu olduğunda ABD gibi
teknolojiye yön veren ülkeler, yaklaşık 2000 tonluk sistemlerin de içinde
olduğu farklı yelpazede denemelere devam ederken hedefi oldukça yükseğe taşımış
olsa da özellikle küçük deniz araçlarında arayı kapanmayacak şekilde açmış
oldukları söylenemez.
15 metrenin altındaki boyutlardaki insansız deniz araçları
esasen uzun yıllardır pek çok donanmada farklı maksatlarla kullanılmaktadır. Bu
kapsama yerli örnek olarak, Deniz Kuvvetleri suüstü atışlarında hedef gemisi
olarak hizmet vermekte olan Albatros insansız sistemleri verilebilir. Atış
ihtiyacına uygun olarak önceden programlanabilir paternlerle sınırlı otonom
seyir kabiliyeti de içeren bu platformlar insansız deniz araçlarına iyi bir
başlangıç olmakla birlikte, İHA’ların harekât alanında oluşturduğu kuvvet
çarpanını deniz alanına taşımaktan henüz uzaktır.
Bu tip “küçük” İDA’ların kendine özgü geliştirme paternleri
kenara bırakılacak olursa, günümüz bahriyesi karşılığı olacak şekilde “Açık
Deniz Karakol Gemisi” veya “Korvet” boyutunda gemilerin görevlerini üstlenecek insansız
sistemlerin geliştirme sürecinin de geç kalmadan başlatılması önem
taşımaktadır. Küçük deniz araçlarında fark sonradan kapatılabilecekken, daha
büyük platformların geliştirilme sürecindeki gecikmeleri telafi etmek çok daha
masraflı, sancılı ve uzun olacaktır.
İHA-İDA: Benzer Algı, Farklı Model
Aslında İDA sistemlerinin, İHA’da kazanılan öncü
yeteneklerin uzantısı şeklinde deniz harekât alanına taşınması teoride kolay
görünebilir. Ancak pratikte farklı uygulama alanları barındıran deniz ve hava
harekatındaki derin ayrımlar, İDA’ların İHA yaklaşımından farklı bir konsept
doğrultusunda geliştirilmesini zorunlu kılar. Bu durum da ne yazık ki,
ülkemizin İHA alanında edindiği engin ve değerli tecrübenin, büyük İDA’lara doğrudan
uygulanmasının önünde en büyük engeldir.
En temel örnekle, İHA’lar harekât alanında kullanılmaya
başladığı andan itibaren görev beklentisi; “harekât merkezleri için görünmez
olanı görünür kılmak, elde edilen görüntülerin analiz edilmesi sonrasında
mevcut komuta kontrol yetenekleri çerçevesinde uç birlikleri yönlendirerek harekât
alanında avantaj sağlamak, gerektiğinde tespitlere angajman geliştirmek” minvalinde
oluşmuştur. Komuta kontrol açısından, merkezi olarak yönlendirilen İHA kontrol
veya görüntü işleme merkezinin, harekât sahası sorumluluğunu içeren ilgili harekât
merkezi ile bağlantılı olması yeterli olabilmektedir. İHA büyüdükçe (menzil ve
faydalı yük), merkezi kontrol ihtiyacı daha da artmaktadır.
Bu durum görev grubu temelinde harekât icra eden deniz
unsurları için aynı paterni izlemez. İnsansız deniz platformu büyüdükçe (tonaj,
silah ve sensör), harekata katılan unsurlarla “birlikte çalışabilirlik”
ihtiyacı artmaktadır.
Ana karadan uzakta dağıtık şekilde harekât icra eden bir
deniz görev grubuna dahil olacak Büyük İnsansız Deniz Aracının (LUSV-yaklaşık
2000 ton), elde ettiği tüm bilgileri sadece kontrol merkezine aktarıyor ve analiz
edilen bilgilerin görev grubuna yine bu merkezden dağıtılıyor olması, görev
grubu içerisinde ciddi bir koordinasyon eksikliğine yol açacaktır. Bu boyutta
bir insansız deniz aracı; gerektiğinde hedef rapor birliği gibi zaman
hassasiyeti yüksek görevlerde kullanılabileceğinden, denizdeki taktik komutanın
her türlü silah ve sensör koordinasyonunu kapsayan ihtiyacına cevap verecek veri
ağı ile teçhiz edilmiş olmalıdır.
Kısacası, “uzaktan kumandalı” merkezi kontrollü platformlar,
görev grubu içerisinde yer alacak “insansız deniz platformları” için uygun bir
yaklaşım olmayacaktır.
Bu arada geliştirilmekte olan sistemler mümkün olduğunca
görev grubu ile koordineli harekât icra etme hedefini yakalamaya çalışsa da
mevcut uygulamalar, İDA kontrol makamının, karaya konuşlu bir merkez yerine
deniz platformlarına taşınması gayreti ile sınırlıdır. Ancak platform boyutları
büyüdükçe veri aktarımı temelli entegrasyon ihtiyacı artacak, İDA’nın görev
grubu içerisindeki veri çevrimlerine dahil olması vazgeçilemez bir gereksinim
olacaktır.
Özellikle görev gruplarının taktik ağın ötesine geçip
angajman ağı oluşturduğu bir çevrimde, yeni nesil İDA’ların en etkin kullanım
alanlarından biri olma potansiyeline sahip “angajman ağı” dışında kalması
düşünülemez.
Bu ve benzer gereksinimler ele alındığında büyük İDA’ların,
İHA gelişim ve kullanım konseptinden dramatik şekilde ayrılacağı görülmektedir.
Otonom Yapı
Deniz vasıtalarını hava ve kara vasıtalarından ayıran önemli
gereksinimlerden biri, uzun görev periyotları içerisinde; bakım, tutum ve
onarım faaliyetlerinin, üzerinde bulunan personel tarafından, görev esnasında
yapılabiliyor olmasıdır. Gerçekten de gemiler, seyir süresince meydana
gelebilecek arızalara müdahale edecek, silah, sensör ve sevk sistemlerinin
temel bakımlarını yapabilecek, gemiyi uzun süre işler kılacak yetenek ve
donanım personel ile donatılırlar.
Bu yönüyle, İDA’ları sevk ve idare edecek otonom yapının
sadece seyir amaçlı olması, uzun süreli görev periyodunu kapsayacak süreçlerde
yeterli olmayacaktır.
İDA’ların karar destek sistemleri, platformun vuruş ve duruş
gücünü etkileyecek durumları takip ve analiz edebilecek, mümkün olan gerekli
düzeltmeleri yapabilecek (sürat düşmek, rota değiştirmek, sarnıçlar arasında
kavanca yapmak vb.) yapıda olmak
zorundadır.
Diğer taraftan, temel seyir fonksiyonları, seyir emniyetine
yönelik durum değerlendirmesi ve platformun emniyetli sevk ihtiyacı,
vazgeçilmez gereksinimler olarak ortaya çıkmaktadır.
İDA’ların, deniz harekatının diğer ihtiyaçları kapsamında
emniyetli seyre ilave olarak, görev grubu ile birlikte hareket edebilecek
şekilde temel manevra ihtiyaçlarını karşılaması gerekecektir. Bunun için de
görev bilgisayarının “komuta ve kontrol” segmentini oluşturan otonom yapı;
taktik resmi bir seviyeye kadar alacak, analiz edecek, dost ve düşman ayrımı
yaparak kendine verilecek görevi durumun gerektirdiği şekilde yerine getirecek
yetenek paketine sahip olmalıdır.
Deniz görev grubu içerisinde bu üç fonksiyonun (gemi içi,
seyir emniyeti, harekât görevleri) analizini yaparak önceliklendirecek bir “karar
mekanizması” bulmak mümkünse de tek gemilik karakol görevlerinde kontrol
merkezi ile yaşanabilecek iletişim kesilmelerinde, İDA için bu akışı yürütebilecek
karmaşık algoritma ve akış şemaları gerekecektir.
Halen ABD Deniz Kuvvetleri bünyesinde denemeleri devam eden
büyük İDA’lar, yukarıda belirtilen fonksiyonların bir süre daha insan ile
desteklenmesi maksadıyla sınırlı sayıda personel donatılmakta, anılan fonksiyon
setlerinin kademeli bir şekilde otonom sistemlere devredilmesi planlanmaktadır.
İDA’larda görevli bu personel, liman giriş-çıkışı veya dar sularda seyir gibi
hassasiyet gerektiren durumlarda gemi kontrolünü almakta, ayrıca kuvvet koruma
görevlerini yürütmektedir.
Veri Aktarımı
İHA’larda veri aktarımı, kontrol merkezi ile İHA arasında
tesis edilen geniş bant veri ağı vasıtasıyla yapılmaktadır. Kısa menziller için
bu veri ağı, ufuk hattını kapsayan radyolinkler ile oluşturulurken, uydu
sistemleri de yoğun olarak kullanılmaktadır. İHA’ların görev yaptığı irtifalar
göz önüne alındığında, ufuk hattını uzun menzillere taşımak da mümkün
olabilmektedir.
Ayrıca İHA’ları, sahadaki birlikler ile bağlayan ses veya
veri aktarımı sağlayan telsiz sistemleri de yoğun olarak kullanılmakta, bu
sistemler kontrol merkezi ile uç birlikleri bağlayabildiği gibi sahadaki
unsurların kapsamasını artırmak üzere role olarak da görev yapabilmektedir.
Büyük İDA’ların ise görev kontrol merkezleri ile veri
aktarımı ihtiyacı olduğu gibi, birlikte görev yaptığı unsurlarla da örgün bir
çevrim içerisinde veri aktarımını destekleme ihtiyacı bulunacaktır. Bahse konu
veri aktarımı en temel iz bilgileri (coğrafi mevki ve sentetik temaslar)
değişimi ile başlamakta, en uç noktada da angajman ağı kurulabilen GENESIS
ADVENT gibi gelişmiş komuta kontrol çevrimlerinin gereksinimlerini karşılayacak
ağ altyapısına sahip olmayı hedeflemektedir. Ayrıca, farklı görev setleri ile
donatılabilecek İDA’ların, görev grubuna ham sensör verilerini (radar, sonar,
optik, batitermograf, emiter vb.) aktarması da beklenecektir. Bütün bunlar son
derece yüksek veri aktarım kapasitesi demektir.
Belirtilen çerçevede, İDA’ların otonom yapısına veri
besleyecek şekilde; taktik resmin, komuta mesajlarının, görev bilgisayarını
besleyecek taktik durum açılımlarının da İDA’ya aktarılma ihtiyacı, çift
taraflı bir veri iletimini zorunlu kılmaktadır. Bahse konu ağ altyapısında
aktarım ihtiyacı duyulan verilerin boyutu ve gecikme süreleri, görev grubunun
ortak çevrimde buluşacağı geniş bant örgün bir ağ altyapısı ihtiyacı
doğurmaktadır.
Belirtilen çevrim sadece İDA ile görev grubu arasında
düşünülmemeli, daha uzak gelecekte hedeflenen ve belki de sadece farklı görev
fonksiyonlarına sahip İDA’lardan oluşacak “İDA Görev Grubu” iletişim
altyapısını da oluşturması beklenmelidir.
Otonom sistemlerin sınırlarının zorlanacağı kriz, gerginlik
ve angajman gibi dönemlerde veri aktarımında yaşanabilecek aksaklıkların tolere
edilemeyeceği düşünüldüğünde, iletişimin çok kanallı ve çok katmanlı bir yapı
üzerine kurulması gerekliliği daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Özellikle uzun menzilli haberleşmede karıştırma ve kesilmeye karşı son derece
hassas olan uydu iletişim kanalının, farklı kanallarla desteklenmesi
gerekmektedir. Bazı durumlarda çok kısıtlı bant genişliği de içerse, veri
ağının devam etmesi hayati önem taşıyacaktır.
Tekne Formu ve Sevk Sistemleri
Mevcut suüstü platformlarına benzer şekilde uzun periyotlar
için görevlendirilecek büyük İDA’ların tekne ve sevk sistemlerinin yapılacak
denemeler sonrasında nihai formuna ulaşması beklenmekle birlikte, insan
müdahalesine olabildiğince az ihtiyaç duyacak, harekât ihtiyacının hedeflendiği
deniz durumunda, emniyetli bir şekilde seyir ve harekât icra edebilecek
güvenirliği ve sürekliliği yüksek bir sevk sistemi temel başlangıç noktasıdır.
Büyük İDA’ların getireceği önemli avantajlardan biri, harekât
temposunun, görev periyodu süresince deniz durumu ve psikolojik etkilerden
kaynaklanan personel yıpranması nedeniyle düşmeyecek olmasıdır. Ayrıca gemide
en çabuk tükenen lojistik malzemenin, personel iaşesini destekleyen kalemlerden
oluşması, uygun şekilde geliştirilen İDA’ları son derece uzun görev periyotları
bekleyeceğinin işaretidir.
Gerçekten de günümüzde gemileri liman yapmaya zorlayan
unsurların başında personel ihtiyaçları gelmektedir. Özellikle karakol gemilerini
iki vardiya personel ile donatan bazı donanmalar, gemilerin sahadaki görev
periyotlarında ciddi artışa gidebilmektedir. Geleceğin büyük İDA’larında da
benzer avantajların yakalanabilmesi için tekne formu ve sevk sistemlerinin,
uzun süreli seyir ihtiyacını karşılayacak yapıda olması şarttır.
Bu çerçevede, savaş gemilerinde büyük yer kaplayan personel
yaşam mahallerinden tasarruf edilecek hacmin başta ilave silah ve sensör setleri
için ayrılabileceği gibi, seyir siyasını artırmak için kullanılabileceği göz
önüne alınmalıdır.
İDA Geliştirme Kilometre Taşları
Büyük İDA geliştirme konusunda ABD tarafından son derece
kontrollü ve ekonomik bir yaklaşım sergilenmekte, bu maksatla hazırlanan
deneysel platformlar, arzu edilen otonom yapıya kavuşana kadar asgari sayıda
personel ile donatılarak deniz tecrübeleri gerçekleştirilmektedir.
Esasen büyük İDA’ların geliştirilmesi için gereken veri ağı,
kontrol sistemleri, otonom seyir vb. teknolojiler, farklı alanlarda kullanım
bulmuş durumdadır. Ancak bu teknolojilerin, amaca hizmet edecek bir platforma
entegre edilmesi ve mevcut hukuki düzenlemeler elverdiğince deniz alanında
denenmesi zorlu ve uzun bir süreçtir.
Büyük İDA geliştirilme süreçlerinde halen kat edilecek
mesafe bulunduğundan, sonuca gidecek en kestirme yol, mevcut suüstü
platformlarının insansız harekata izin verecek şekilde modifiye edilmesinden
geçmektedir. Konvansiyonel suüstü platformlarının bu maksatla kullanılması,
gemide acil durumlara müdahale için bulunacak personelin ihtiyaç duyacağı yaşam
desteğinin kolaylıkla sağlanabiliyor olmasını beraberinde getirecektir. Ayrıca
İDA’ların geliştirilmeye muhtaç ana başlıkları içerisinde en başta halen,
otonom yapı ve veri ağı gelmektedir. Özellikle otonom sistemin ihtiyaç duyacağı
veri tabanı ve hedeflenen karar mekanizmalarının oluşturulma süreci uzun
soluklu deniz tecrübeleri gerektirmektedir.
Genelde en karmaşık şekliyle sürü haberleşmesini içerecek
küçük İDA’ların otonom yapısına yönelik görev bilgisayarı temelli ihtiyaçlarla,
görev grubunun parçası şeklinde harekât icra edecek daha büyük İDA’ların
geliştirilme süreçleri birbirleriyle tam olarak örtüşmemektedir. Belirtilen
çerçevede, bahse konu altyapıya en hızlı ve ekonomik şekilde kavuşmanın yolu,
deneysel maksatlarla mevcut sistemleri insansız sistemlere dönüştürmek
olabilir. Bahse konu yöntem Çin tarafından da yoğun olarak kullanılmaktadır.
Anılan platformların iletişim ihtiyacı da geliştirme
süreçleri içerisinde ele alınarak, İDA’nın gerek diğer gemiler gerekse harekât
ve kontrol merkezleri ile uygun veri ağı oluşturması sağlanabilir.
Görev Alanı Seçimi ve Önceliklendirmesi
Diğer tüm insansız sistemlerde olduğu gibi İDA’ların da
çekirdek amacı, yüksek riskli alanlarda insan hayatının korunması olarak
belirlenebilir.
Bu kapsamda, kara sistemlerinde olduğu gibi mayın tehdidinin
bertaraf edilmesi, özellikle küçük ve orta boyutlu İDA’lar için en temel
başlangıç noktasıdır.
Anılan harekât ihtiyacına örnek olarak, Birleşik Krallık
tarafından “Mayın Karşı Tedbirleri” yetenek paketinin insansız vasıtalara
evrilme çalışmaları ve bu doğrultuda geliştirilen HUSSAR gösterilebilir.
Ancak platform büyüdükçe, İDA’lardan beklentiler de artacaktır.
Özellikle keşif ve karakol faaliyetlerinde çok önemli katkı sağlaması beklenen
büyük İDA platformlarının, insan müdahalesinin zaruri olduğu istisnai durumlar
(gemiye çıkma, zapt ve müsadere, angajman kararı vb.) haricinde, barış
döneminden kriz ve harbe kadar ayrım yapılmaksızın neredeyse her alanda etkili
olması beklenmektedir. Radar piketi, hedef aktarım, denizaltı savunma harbi,
konvoy koruma gibi görevlerin yükünü yüksek değerli muharip unsurlardan alacak
büyük İDA’lar, bu yönüyle yeni stratejiler çatılması ve doktrinlerin yeniden
yazılması ihtiyacını doğuracaktır.
Sonuç
İHA’lar alanında sıçrama yaparak öncü rol edinen ve önemli
bir inisiyatif yakalayan ülkemiz, günümüz itibarıyla özellikle büyük tonajlı
İDA özelinde ne yazık ki aynı başarıyı yakalayabilmiş değildir. Diğer
sistemlerde de olduğu gibi büyük İDA’larda saha tecrübesi ve bu alanda toplanan
veriler geliştirme süreci açısından büyük önem taşıdığından, bu alandaki yol
haritasını süratle belirlemek ve küçük İDA gelişim süreçlerine paralel ancak
kendine özgü ihtiyaçları doğrultusunda özgün bir süreç çatmak önem
taşımaktadır. Bu noktada tonaj olarak küçükten başlayıp büyüğe giden kademeli
bir yapı, yukarıda belirtilen farklılıklar nedeniyle doğru çözüm olmayabilir.
ABD donanmasının gelecek projeksiyonu içerisinde kendine
hızla yer edinen ve geliştirme süreci hızlanan büyük İDA’ların mevcut
platformlarla uyumlu şekilde çalışabilecek modifikasyon ihtiyaçları da
düşünüldüğünde, devam eden projelerin bu ihtiyaca yönelik olarak yürütülmesi ve
bu kapsamda gerekli adımların atılması, büyük geliştirilmesi ve kullanımı İDA
alanında öncü ülkelerden olma fırsatı doğurabilecektir.
0 Yorumlar